Subscribe Us


NİHAT GİDER YAZDI: Sebep, Sonuç, Fayda ve Mantık!


 

Sebep, Sonuç, Fayda ve Mantık!

Bir zamanlar Türkiye denilince akla; tarımsal üretim olarak kendi kendine yetebilen bir ülke gelirdi..

Ki bu güzel ülke 2. dünya savaşı sırasında ürettiği tarım ürünleriyle kendi memleketini beslemiş ve kat be kat fazlasını da Avrupa‘ya ihraç etmişti.

Türkiye’nin 3 tarafı denizlerle çevrili olmasına rağmen denizcilik konusunda geri kalmışlığını ortadan kaldırıp bu alanda ilerlemeliydi ama bunu başaramadı.

Fakat doğal güzelliklerini kaybetmeyi göze alıp turizm konusunda kendini çok geliştirdi.

Bedeli ağır bir gelişimle sahil hattındaki o güzelim ve verimli tarım havzalarını, zeytinlikleri, ormanlarını ucube beton bloklar ve ranta devretti.

Turizm kolay paraydı sonuçta ve milletin efendisi! olan köylülerin; çiftçilerin yeni nesil yetişmiş olan çocukları da bu şekilde üreten olmak yerine kolay para kazanılan bu hizmet sektörüne evriltildi.

Başarının ilk kuralı ‘’mevcudu koru’’dur.

Tamahkar Türk köylüsünün; çiftçisinin ilk önce üretim ile ilgili istihdam potansiyeli turizm ve vardiyalı fabrika işçiliği özendirilerek kırdırıldı bu ülkede.

Köyler yavaş yavaş boşalırken tarım arazileri imara açıldı, sanayi alanı, turizm alanı oldu.

Çiftçinin toprağı yavaş yavaş çiftçi olmayan tüccarlara ve ne idüğü belirsiz yabancılara devredildi.

Hal yasası düzenlenmediği için çiftçinin ürettiği ürün üzerinde ticari bir taraf olma hakkı gaspedildi.Üzerine bir de kuruluş amacından çıkan sebze meyve pazarları ve tek yönlü faydada hizmet veren hal yasası çifçinin kâr edip bir yılını finansa edebilmesini daha da engelledi ve direnenler de yavaş yavaş ürün sattığı tüccarlara veya çiftçilikle hiç alakası olmayan başka meslek grubundaki insanlara ama en acısı ne üdüğü belirsiz yabancılara ömürlerini verdikleri tarım arazilerini satıp çiftçilikten elini eteğini çektiler.

Bazen bazı şeylere akıl sır ermez.Sebep, sonuç ve fayda mantığını algıyamazsınız..

Mesela buğday hasadına ramak kala buğday ithal edilmesi, mısır hasadına ramak kala mısır ithal edilmesi gibi!

Buğdayını hasat eden çiftçinin devletin depolama ofislerinde ürününü koyacak yer bulamaması ; çünkü buraların ağzına kadar ithal buğdayla dolu olması gibi.

Pandemi döneminde hasat olan narenciyeyi 4-5 sene yurtiçindeki vatandaş yese dahi bitiremeyecek olmasına rağmen, bu ürünlerin ihracatına kısıtlama ve kota konulması ve narin müşterininde Mısır, Cezayir, Arjantin gibi ülkelerden narenciye ve sert çekirdeklileri ithal etmeye başlayıp bir daha Türkiye’nin yüzüne bakmamasını çaresizce izlemek gibi.

Milli bir planlama ve denetleme mekanizmanız varsa kendinizi güvende hissedersiniz ama yoksa çaresizler diyarı oluverirsiniz.

Bu yıl aslında işlevini çok uzun zamandır kaybetmiş olan gübre ve mazot desteği kaldırılıyor.

2024 yılında çiftçilere son kez ödeme yapılacak.

Mazot desteği olarak 16 milyar 100 milyon lira ve 4 milyar 965 milyon lira gübre desteği olmak üzere toplam 21 milyar 65 milyon lira son destek ödenecek.

Son 15 yılda Türkiye’nin buğday, soya vs ithalatı için harcadığı para 58 milyar 500 milyon dolar yani bugünkü kurdan Türk Lirasına çevirirsek yaklaşık 2 trilyon lira!

Eğer bu 2 trilyon lira para, elin ülkesinin ürettiği ürünü alarak eli desteklemek yerine, işlevsel tarım politikalarına ayrılsaydı şuan bu memleket tarımsal her alanda halen kendine yetebilen ve hatta yeni teknoloji ve metotlarını da bünyesine katarak daha katma değeri yüksek üretim yapan bir memleket olurdu.

Türk milleti çalışkandır.

Eğer ki siz çalışırsan üretirsen kazanabilirsine inandırırsanız, bu motivasyonu verirseniz, bu millet gerekirse uyumaz ve gece gündüz çalışarak başarır..

Sebep sonuç ve fayda konusunda bu yapılanlarla ilgili ben mantıklı bir mantık ve cevap bulamadım!

Siz bulabildiniz mi?

Varlığınız daim olsun.

Nihat GİDER

 

Yorum Gönder

0 Yorumlar